Bayburt Belediyesi

ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLANDI

Geri

ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLANDI

4 Temmuz 2025

Belediyemizin bu yıl ilk kez düzenlediği Türk Dünyası Dede Korkut Şiir Yarışması'nın sonuçları belli oldu. Toplam 424 şiir sahibinin katıldığı yarışmada dereceye giren isimler ve eserleri açıklandı.

Yarışmada jüriden en yüksek puanı alarak birincilik ödülünü "Kahır Kâtibi" adlı şiiriyle Mustafa Doğan kazandı. İkincilik ödülüne "Gazzeli Çocuk" adlı şiiriyle Rıza Büyükdeniz layık görülürken, üçüncülük ödülünü ise "Neşve" adlı şiiriyle Satılmış Şen elde etti.

Jüri özel ödülü ise iki eser arasında paylaştırıldı. Aynı puanı (569) alan "Adı Şair" adlı şiiriyle Hüseyin Uzel ve "Sana Hüzün Değmiş" adlı şiiriyle Mustafa Bilir jüri özel ödülünün sahipleri olurken yarışmada dereceye girenlere ödülleri,  Bayburt Dede Kokut 29. Uluslararası Kültür ve Sanat Şölenleri kapsamında 17 Temmuz Perşembe günü Saat 20.00’de Bayburt Belediyesi Çoruh Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan Türk Dünyası Dede Korkut Şiir Yarışması Ödül Töreni ve Şiir Gecesi’nde verilecek.

Belediye Başkanımız Sayın Mete Memiş, bu yıl ilki düzenlenen ve 424 şairin eserleriyle katıldığı şiir yarışmasının gördüğü ilgiden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Başkanımız Memiş, bu yoğun katılımın ardından şiir yarışmasını her yıl düzenlenen Bayburt Uluslararası Dede Korkut Kültür ve Sanat Şöleni'nin ayrılmaz bir parçası haline getirmeyi hedeflediklerini belirtti.

Belediye Başkanımız Memiş, yarışmaya katılan tüm şairlere ve eserlerin titizlikle değerlendirilmesinde rol alan jüri üyelerine teşekkürlerini sunarken, dereceye giren yarışmacıları da tebrik etti.

Belediyemizin düzenlediği "Türk Dünyası Dede Korkut Şiir Yarışması’nın koordinasyonunu Talat Ülker ve Fatih Dündar üstlenirken, yarışmanın jüri üyeleri ise şu isimlerden oluştu:

  • Tayyib Atmaca (Hece Taşları Dergisi)
  • İmdat Avşar (Türk Edebiyatı Dergisi)
  • Selami Şimşek (Ay Vakti Dergisi)
  • Sündüs Aslan Akça (Kümbet Dergisi)
  • Tacettin Şimşek (Türk Dili Dergisi)
  • Osman Oruç (Bayburt Üniversitesi)
  • Murat Okutmuş (Bayburt Postası Gazetesi)

 

Ayrıca, yarışmada ilk 50’ye giren şiirler bir kitapta yayımlanacak.

 

(Şiir Adına Göre Alfabetik olarak sıralanmıştır)

 

1

Adı Şair

Hüseyin Uzel

2

Ahval-i Beyan Kudüs

İbrahim Şaşma

3

Asya

Celalettin Kurt

4

Âşığın Ahvali

Yahya Özkök

5

Aşk Sensin Vatan Benim

Durmuş Kaya

6

Benim Adım Türk

Yusuf Erol Gökduman

7

Bilmesende

Fahrettin Köseoğlu

8

Bir Sevdanın Çözülüşü

Muhammed Said Altuntaş

9

Bir Şehrin Çığlığı

Ali Ağır

10

Dağlarla Hasbihal

Yakup Gümüş

11

Dedem Korkut'a Arzuhâl

Aslan Avşarbey

12

Dünler Geri Gelsin

Kenan Çarboğa

13

Ela Gözlerine Yazmayacağım

Muhittin Alaca

14

Eskiden

Yavuz Doğan

15

Evim O'nun Adıydı

Gürkan Avcı

16

Evvel

Serdar Akkoç

17

Ey

Huriye Erdugan

18

Gazel

Buğrahan Karagöl

19

Gazzeli Çocuk

Rıza Büyükdeniz

20

Gidilmiş Dünlerin Ahir Avazı

Ali Kemal Mutlu

21

Gitme Güneşin Kızı

Kenan Yavuzarslan

22

Güvercinlerin Telaşı

Sercan Bayram

23

Güz Ağrısı

Yunus Laçin

24

Hâtıra (O Ev)

Ahmet Turgut Atlık

25

Husuf

Önder Eryılmaz

26

İyiyim Merak Etme!

Mesut Altunkaynak

27

Kahır Kâtibi

Mustafa Doğan

28

Kalem-i Müstakime

Deniz Garipcan

29

Kırk Düğüm

Zeliha Şahin

30

Koşarken Kıvılcımlar Saçan Atlar Anıtı

Alper Sarı

31

Köz Saklarız Kül İçinde

Mahmut Topbaşlı

32

Leyl

Turgut Ataşçı

33

Mevcu’diyet

Hakan İlhan

34

Muamma

Fatih Demir

35

Neşve

Satılmış Şen

36

Oğul

Faruk Gökbulut

37

Onüç

Bahri Sabancılar

38

Özüme Közün Düştü

Hüseyin Acar

39

Sahilini Kaybetmiş Kadın

Yahya İncik

40

Sana Hüzün Değmiş

Mustafa Bilir

41

Sen Gideli

Mutlu Aydurmuş

42

Son Mektup

Baha Polat

43

Susarak Geçeceğim Gecende

Mustafa

44

Tahhütname

Şükrü Nişancı

45

Türmen Soylaması

Fatih Kocatepe

46

Varoluşa Saygı

Hava Avcı Köseoğlu

47

Vicdan Yankısı

Hatice Bilge

48

Ya Râbbim

Melahat Temur

49

Yakasız Gömlek

Adem İrhan

50

Zamana Tutulan Aynada Bayburt Esk'izleri

Yaşar Bayar

 

Dereceye Giren Şiirler:

 

KAHIR KÂTİBİ

Kahrının kâtibiyim, şifan yaramaz artık

Kâbuslardan ibaret rüyaların tabiri

Bu yurdu yağmalanmış, şafak aramaz artık

İşte çekiç, işte örs, mum eyledin demiri

Kalbinden vurulmuşa, neyler ölüm korkusu

Senden ilham almıştır, Ebrehe’nin ordusu

 

Yenilerek öğrendim yanarken yaşamayı

Bu dilsiz yağmurlardan gözyaşı sağan benim

Derdinle nikâhlıyım, bilmem ki boşamayı

Karanlığın karnından umuda ağan benim

Adının sokağına düşecek olsa dilim

Başımı baş edemem, çalkalanır menzilim

 

Razıyım boyun eğdim, yüküne müptelayım;

Sadakatin kaderi çölden Kevser çıkarır

Uçurumun ucunda, ben kendime belayım

Titreyen dudaklarım hâl bilmeze yakarır

Kulağımın kınında çınlayıp durur sesin

Kılımı kıpırdatmam, cellât olsa nefesin?

 

Yitiğim, yaram derin, adresler bilmez beni;

Can da yok, cenaze de; böyle bir yas mı olur?

Varsın kimliksiz bilsin, isterse herkes beni

Kirpiğin gözlerimin ezelden hasmı olur

Gayrı gama yüklenmem, çile senden ibaret

Yoruldum yaşamaktan, yık yeniden, imar et!

 

Sustum bir Meryem gibi, ahuzarım mimlendi;

Dönüp durdum hücremde, ermiş gibi Şems'ine

Has bahçeme çığ düştü, gönül gözü demlendi

Sıkışmış kafesinde, yandı, tutuştu sine

Yokluğun zindanında artık hicran görünür

Yaşamak çeşit çeşit, ölmeden de çürünür

 

Ne deliyim ne veli, aklı kuyuya saldım

Tutsaydın kollarımdan, miracına çıksaydım;

Bir ömrü heba ettim, arpa boyu yol aldım

Bitseydi sarhoşluğum, seninle ayıksaydım

Uyusam uyanmazdım teninin beşiğinde

Bilmem, ölmek caiz mi kapının eşiğinde?

 

GAZZELİ ÇOCUK

Ey Gazze’de gözleri ölüme dalan çocuk

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk

 

Yaşına sıfır yazmış gazete sayfaları

Yarım kalmış düşlerin kirpiğinde buğusun

Kulak zarında düğüm, ölümün sayhaları

Kanla karışık yağan bombalar artık susun!

Hazanda zeytinlerin yaprağı gazel olmaz

Gül bile, sen güldüğün gün kadar güzel olmaz

 

Barkında baykuş öter, bahçesi talan çocuk

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk

 

Toprağınla yıkanmış saçların bukle bukle

Ebabil pençesinden sıcak minik ellerin

Hanzala’nın yoldaşı, gitme beni de bekle! 

Gidişin hüsranıdır müstevli emellerin

Bayrağın dilim karpuz, bağın zahter deseni

Görsün ama bakışlar irkilip dön de seni

 

Hasmın sahte nedamet, nifak ve yalan çocuk

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk

 

Gölgen maverasında kayıp yangın ve sisin

Soğuruyor çehreni firakın şafakları

Canfeza bir vuslatın, sen cansız şahidisin

Hasretle yâd ederken koştuğun sokakları

Çalına çıngı düştü ve şehirler tutuştu

Enkazlarda mezarın, dudaklarında muştu

 

Uykusunda ansızın sirenler çalan çocuk

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk

 

Kül çiçeği çehren var, biçilmiş gök ekinsin

Akbabalar, yargısız infazın memurları

Dünya niçin kör sana, nefretin nasıl dinsin

Yıkılmadan Kisra’nın sarayları surları

Sen göğe yükselirken kefiye kanadınla

Yaşaracak gözleri müminlerin adınla

 

Nevbaharda goncası açmadan solan çocuk 

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk

 

Yeisinde yakamoz ilk kıblenin sayesi

Refref omuzlarında, ufkunda hala Burak

Katline kabillerin sefalet sermayesi

Senin mülkünse gani, değil sadece toprak

Mukaddes mabedinde kuşlar fezanı süsler

Düşmanına baldıran, sana ruzi kaktüsler

 

Doğar doğmaz şehadet müjdesi alan çocuk

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk

 

Anne kucağındasın, gözyaşı emiyorsun

Sılanın anahtarı, cebinde körpe umut

Dudağın çöl çatlağı; susadım demiyorsun

Sükutunda sitemin, feryadın kadar somut 

Kaşık kaşık oyduğun tünellerde çıkış var

Göğsündeki imanı nasıl zapt eder duvar?

 

Sen Gazzeli çocuksun, değilsin falan çocuk

Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk.

 

NEŞVE

Dilimde demlenen sükûta inat

Bir yaralı bülbül öter bağrımda

Uzak iklimlere açarlar kanat,

Göçmen kuşlar katar katar bağrımda

 

Ne rüzgâr yatışır, ne yağmur diner

Açıkta köpükler bükülür döner.

Denizler kapımda dalgaya biner

Kayalıklar yosun tutar bağrımda

 

Gökyüzü meydandır, ufuklar pusu

Bende biter ırmakların uykusu

Sürer atlarını melal ordusu

Süvariler tüfek çatar bağrımda

 

Şekil renkte erir renk varır sese

Karışır giderim bir yeşil sise

Ne zarar bahçeme bahar gelmese

Cemre cemre toprak tüter bağrımda

 

Tohum oldum düze ekilmek için

Mansur oldum dara çekilmek için

Yolların önüne dikilmek için

Nice sıra dağlar yatar bağrımda

 

Uyduk çağrısına o kutlu erin

Şol yörüngesinde peyk olduk birin

Değme telaşına seyyarelerin

Ay dolanır, güneş batar bağrımda.

 

Sermestim değilim halimden bizar

Bir seyret şenliği eyle de nazar

Aldığım nefeste kurulur pazar

Bezirgânlar sevda satar bağrımda.

 

SANA HÜZÜN DEĞMİŞ

Uçurumun başında, açan bir çiçeksin sen 

Bakışlarından belli, gözüne hüzün değmiş

Üç harfli o köprüden, nasıl geçeceksin sen

Dizin yorgun, yol uzun, izine hüzün değmiş

 

Şiirin, zarafetin, güneşin nesli sensin

Sevgisi ay ışığı, nefreti paslı sensin

Ruhunda asalet var, Aslı'nın aslı sensin

Yüreğin yangın yeri, közüne hüzün değmiş

 

Uykusuz gecelere, acılara kanıt sen

Ölümsüz duygulara, en görkemli anıt sen

Bu sözlükte yeri yok, unutmayı unut sen

Harflerin gözü yaşlı, sözüne hüzün değmiş

 

Kuşların kanadından dalına türkü düşmüş

Güneşi avuçlayan eline türkü düşmüş 

Şirin'in yanağından diline türkü düşmüş 

Teline, mızrabına, sazına hüzün değmiş

 

Yazılmamış bir şiir, okunmamış kitapsın

Yaradan'ın lütfusun, maveradan hitapsın

Acıların içinden süzülen afitapsın

Senin yaran sağalmaz, sızına hüzün değmiş

 

Kim okşar saçlarını, eline kim dokunur

Nazende sevgiliye hangi şarkı okunur

Çilenin tezgahında hüzzam kilim dokunur 

Teselli Kaf Dağı'nda, nazına hüzün değmiş

 

Zarfı kapalı yıllar sır yığmış saçlarına

Bir cennet ocağından har değmiş saçlarına

Papatyalar açarken kar yağmış saçlarına

Baharın boynu bükük, yazına hüzün değmiş

 

ADI ŞAİR

Ey sırra kadem basıp kendini aratan yar

Yüreğimde taht kurup şu gönlümde yatan yar

Sen karlı bir dağ gibi sırlarla örtülüsün

Sen suya inen ceylan, sen uçurum gülüsün

Kuşlar bir taşa konup dinler suyun sesini

Yılkılar rüzgârlara kaptırır yelesini

Ey şu seven kalbimi bin defa kandıran yar

Bin defa ikna edip aşka inandıran yar

 

Kızlar bir isim verse kalplerinin sesinden

Elbette Aslı Kerem, Zühre Tahir diyecek

Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden

Son aşk kahramanının adı şair diyecek

 

Ben sözün kurşun gibi sürüldüğü mavzerim

Ne Tahir ve Ferhat’a ne Kerem’e benzerim

O meşhur âşıkların şöhret ise maksadı

Hiçbiri benim kadar çıkarsız yaşamadı

Uğrunda yıllar yılı mahpustum vazgeçmedim

Gam yedim, idam yedim, kan kustum vazgeçmedim

Herkes divane dedi bana, herkes serseri

Kahrına talip oldum aşkın ezelden beri

 

Mecnunla firar etsem aklın dar kafesinden

Şerbet diye içtiğin bâde zehir diyecek

Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden

Bu romantik çocuğun adı şair diyecek

 

Ey bir tebessümüyle zamanı donduran yar

Kalbimi yıldızlara kuş gibi konduran yar

Sevda denen kitabı okusan satır satır

İnan ki her kelime sana beni anlatır

Ben ki şavkı derede titreyen dolunaydım     

Aksimi sen sanarak gözlerine gün saydım

Hasret türkülerinin şahdamarında kanım

Vuslat ne bilsin beni, gam yurdunda hakanım

 

Devrik krallar gibi sürüldüm adresinden

Evsizler otağımı görse kabir diyecek

Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden

En tiryaki aşığın adı şair diyecek

 

Dinledim şarkısını buğdayın değirmende

O sebeple ekmeğin kıymeti büyük bende

Beni ne darağacı ne sebepsiz bir infaz

Mendil satan yetimler kadar yaralayamaz

Yolu dar eylemişse eğer yolcuya zulüm

Deli Dumrul orada köprü kurmuştur gülüm

Haksızlığa susamam, halkın hoyrat yanıyım

Ben içinden çıktığım toplumun vicdanıyım

 

Köroğlu nara atar bozlağımın sesinden

Deli cesaretime yadlar sihir diyecek

Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden

Bu dik başlı çocuğun adı şair diyecek